Asıl adı Ahmet olan Budala Bey Heratlıdır. Bursa’da Muradiye civarında zâviyesi vardır. Melâmî tarikatındandır. Geçinmek için kese yapıp satardı. Kendisinde birtakım fevkalade haller görülürdü. Görünmeyen esrarı saklayan kemâl sahibi bir zattı. 1598’de 100 yaşında vefat etmiş ve Muradiye’de, Kocanâib Mahallesinde Çınarönü’ndeki türbeye defnedilmiştir. Bursalılar, bu zâviyeye “Kediler Tekkesi” de derlerdi. Zâviyenin hademelerinin kediler olduğuna ve daima kedi kıyafetinde gezen bir şeytana bağlı bulunduğuna inanır ve buraya ciğer adarlardı.113 Budala Bey’in mezarına ciğer adanırsa isteklerin derhal yerine geleceğine inanılırdı.114 Adak olarak kurban kesenler de olurdu. Kedi hikayesinin uydurulmuş olabileceği söylenmekle birlikte halk
arasında anlatılanlara göre, bir kadın Budala Bey’in huzuruna gelerek oğlunun düşman elinde esir olduğunu ve kurtulması için dua etmesini ısrarla rica edip ağlamıştır. Şeyhin keramet sahibi olduğuna ve dua ederse oğlunun kurtulacağına inanmıştır. Bu sırada şeyhin yanında tesadüfen bir kedi bulunuyordu. Kediye hitâben: “İşittin mi bak, şu çaresizin oğlu esirmiş, onu kurtarmalı” dedi. Kadın, “Şeyh Efendi benimle alay ediyor” diye can sıkıntısı ile evine döndü. Gece yarısı kapı çalınınca, kadın oğlunu karşısında buldu. Oğlunun anlattığına göre, geceleyin bulunduğu yere bir kedi gelmiş. Yüzüne bakarak bağırmış, kovunca gitmemiş, o da peşine takılınca kendini evinde bulmuştur. Kadın memnun bir şekilde şeyhe teşekküre gittiğinde, kediye de ciğer götürmüştür.