27 Nisan 2009 Pazartesi

Molla Fenari


Hamza b. Mehmed’in oğlu Fenarî, Mısır’da eğitim görmüş, Osmanlının ilk şeyhülislâmıdır. 834/1430-31’de vefat etmiştir. İlim ve fazilet olarak da asrının şeyhülislâmı olarak bilinmektedir.118 Kabri Molla Fenarî Camii haziresindedir. Aynı yerde eşi, çocukları ve hizmetinde bulunanların mezarları da vardır. Mezarı önceleri demir kafesten bir muhafaza içinde iken, şimdi beyaz mermerlerle yeniden düzenlenmiştir. Molla Fenarî’nin devlet adamı kimliği bulunduğundan başka şehirlerden ve yurt dışından, bilimsel araştırma amacı ile gelen ziyaretçilerinin de olduğu söylenmektedir. Ayrıca, kısmetlerinin açılması için bekâr kızların, çeşitli sınavlarda başarılı olmak isteyenlerin, iş arayanların, aile içi geçimsizlik yaşayanların
bu kabri ziyaret ettikleri söylenmektedir. Diğer taraftan, bazı kimselere sarığı ve cüppesi ile gözüktüğüne, bazı kurs öğrencilerine yardım ederek kerametlerini hala devam ettirdiğine de inanılmaktadır. Aynı hazirede bulunan mezarlardan birinde, ne amaçla yapıldığı bilinmeyen, mezar toprağına tamamen gömülü bir şekilde saplanmış altı adet meyve bıçağının, mezarların temizliği sırasında bulunduğu ifade edilmektedir. Yine, Cami bahçesinde bulunan asırlık selvi ağacı üzerinde çeşitli dileklerle çakılmış yüzlerce çivi görülmektedir. Keza, üzerinde Molla Fenarî’nin atının ayak izi bulunduğu söylenen taş da ziyaret edilmektedir. Eski Bursalıların çeşitli istek ve arzularının gerçekleşmesi için Molla Fenarî’de Allah’a mektup gönderme (dilekçe-arzuhal atma) gelenekleri de dikkat çekicidir. Dilekçe Türkçe olarak, “Bu, Allah’a mektuptur”; Arapça olarak da, “Değersiz kuldan, Yüce Mevlâ’ya” anlamına gelen “mine’l-abdi’z-zelil ilâ mevle’l-celil” ifadesiyle başlar ve Allah’tan dileme cümleleri ile devam ederdi. Mektup daha sonra kabrin baş tarafında bulunan künkten içeri atılır ve suyun akıntısına bırakılırdı. Böylece arzu ve isteklerin Allah’a ulaştığına inanılırdı. Türbedar da suyun biraz aşağısına gerdiği ağ ile bu
mektupları toplayarak atardı.119 Aslında Bursalıların yaptığı bu uygulama, çok eski bir mitolojik rütüelin İslâmlaşmış hali gibi görünmektedir.120 Benzer bir davranış Bursa’da Hıdrellez uygulamalarında da görülür. Kırlarda, güneş doğmadan önce bitki ve çiçek toplama sırasında çayırlarda yuvarlanılır. Toplanan kırk çeşit çiçek ya da bitki dalı ile bir derenin kenarına gelinir. Önceden kâğıt üzerine yazılan dilek ve istekler bu çiçeklerle birlikte dereye ya da başka bir akarsuya atılır. “Arzuhal atma” sırasında şu sözler söylenir: “Arzuhal attım deryaya, yüzümü tuttum Yüce Mevlâ’ya, arzuhalimi alasın, muradımı veresin”. Bu sözler söylenirken içten de, kalpte ne niyet varsa o söylenir. Böylece istek ve dilek Hızır ile İlyas’tan dilenmiş olur.